2 Ekim 2012 Salı

Sigaranın Neden Olduğu Hastalıklar


Sigaranın insan sağlığına etkisi üzerine birçok araştırma yapılmış ve neden olduğu hastalıklar ve erken ölümler arasındaki sıkı bir ilişkinin bulunduğu saptanmıştır. Sigaraya başlama yaşının hastalıkların en önemli nedeni olduğu ve sigaraya ne kadar erken başlanırsa o kadar olumsuz sonuçlar doğuracağı ortaya çıkmıştır.Bunun yanı sıra sigara tüketim miktarı hastalık riskini tetiklemektedir. Sigaranın içine çekilerek içilmesi ve nikotin, katran miktarının fazla olması hastalığa ve ölüme davetiye çıkartıyor. Sigaranın birçok hastalıklara neden olmaktadır bunlar;
Akciğer kanseri: Gerek erkek gerekse kadında akciğer kanserinin başlıca nedeni sigaradır. Birinci dünya savası sonunda sigara tüketimi büyük bir hızla ve erkeklerin kullanımı artmıştır. İkinci dünya savaşından sonra ise kadınlarda tüketmeye başlamıştır. Her iki cinsin sigara kullanmaya başlaması bu hastalığı giderek artırmıştır.
Larenks kanseri: Bu kanserde sigara içenlerin, içmeyenlere oranla ortalama 10 kat daha fazla görülmektedir. Eğer sigara tüketimi bırakılırsa bu hastalık 10 yıl sonra olma riski aza inmektedir.
Ağız kanseri: Ağız kanseri sigara içenlerde içmeyenlere oranla 3-10 kat daha fazla risk taşımaktadır. Bu kanserde alkolde büyük rol oynamaktadır. Alkolün ve sigaranın bırakımı bu kanseri taşıma riski 5-10 yıl sonra içmeyenlerin oranına inecektir.
Özofagus(Yemek Borusu)kanseri: Sigara bu kanserin oluşumunu 2-9 kat artırır. Kanser sigara miktarı ile doğru orantılı olduğundan ne kadar çok tüketilirse bu hastalık o kadar kısa sürede kendini gösterir. Sigara bırakıldıktan 7 yıl sonra bu hastalığa kapılma oranı içmeyenlerin oranına iner.
Pankreas kanseri: Öldürücü pankreas kanseri riski içmeyenlere oranla 2-5 kat daha fazladır.
Koroner kalp hastalığı: 65 yaşından önce sigara içenlerde, içmeyenlere oranla koroner kalp hastalığı ve bunun sonucunda enfarktüs 3,5 kat zincirleme risk taşımaktadır. Doğum kontrol hapı kullanan ve sigara içen kadınlarda bu hastalık daha çok görülür.
Kalp anjini ve gayret yeteneğini kısıtlama: Koroner arterlerin(kalp atardamarlarının)daralmasında kalp anjinine bağlı göğüs ağrısı, genellikle eforla gelirken, sigara içenlerde istirahat halinde de gelir. Sigara içenlerde eforla gelen anjin ağrısı daha sık görülür.
Bacak arteri hastalığı: Sigara içenlerde %95 oranında görülür. Önceleri bacak ağrılarıyla başlar ve sonrasında kangrene ve bacak kesilmesine yol açar.
Aorta anevrizmasından ölüm: Sigara içenlerde içmeyenlere oranla 5 kat daha fazladır.
Kronik bronşit ve amfizem: Epidemiyoloji, klinik, patolojik ve deneysel araştırmalarda bu hastalığın sigarayla sıkı bir ilişki olduğu ortaya çıkarıldı. İçenlerin, içmeyenlere oranla 4-20 kat fazladır.
Peptik ülser: Peptik ülserde içenlerin oranı içmeyenlere oranla 2 kat fazladır. Çünkü mide ülserinin iyileşmesine sigara engel olmaktadır.
Sigara ülkemizde üretimi bakımından ilk 5 sıra içerisindedir. Buda çok fazla tüketildiğini gösterir. Ve giderek vahim bir hale girmektedir. Sigara tüketme yaşı iyice düşmüştür ve kullanma oranı çok fazla artmıştır. Günümüzde sigarayla ilgili seminerler hatta tedavisi için birçok kurum açılmasına rağmen sigaraya rağbet devam etmektedir.

Şizofreni Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yolları Nelerdir?


Düşünce, coşku, irade, kişilik ve davranış bozukluklarıyla ortaya çıkan bir ruhsal hastalıktır. Hasta dış dünyanın gerçeklerinden kopar, adeta kendisinin kurduğu bir dünyada yaşar. Hastalığın kişiliği dağılmış, yıkılmıştır. Hastalık genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar. Kadın ve erkeklerde hemen hemen aynı oranda görülür.
Hastalığın nedenleri, olarak pek çok etken gösterilmesine karşın, henüz nedeni kesin olarak belirlenmemiştir. Kesinlik kazanan tek bulgunun annesi ya da babası bu hastalığa yakalanmış, bir çocuğun ileriki yaşlarda şizofreniye yakalanma riski yüksektir. Bu da hastalıkta kalıtımın önemli bir rol oynadığını kanıtlamaktadır.
Şizofrenin belirtileri farklı gruplara ayrılıp değerlendirilmiştir.
Düşünce bozuklukları: Hastanın düşünceleri arasındaki ilişkiler kopuktur. Bunun sonucu olarak konuşması karmakarışıktır. Hasta konuşmasında belirli bir konuyu işleyemez. Konudan konuya geçer, saçma bir mantık yürütür. Sorulan sorulara ilgisi olmayan yanıtlar verir. Buna yandan konuşma denir. Hasta konuşmasında uydurduğu yeni ve anlamsız sözcükler kullanır. Buna neologizm adı verilir. Bazı hastalar aniden susar ve cevap vermezler. Neden olarak da kendisinin duygularının baskı altında olduğunu iddia eder. Bu tür hastalarda mistik, metafizik ve felsefi konular üstünde yoğunlaştığı görülür.
İrade bozukluğu: Şizofrenin iradeleri yıkılmış, karar verme yetenekleri yok olmuştur. Herhangi bir konuda karar vermezler. Ya da karar vermeksizin karar amacı taşıyormuşçasına günlerce yatarlar. İç dünyalarına kapanıp haftalarca düşünürler. Bu duruma otiz adı verilir. Bu hastalıkta diğer bir unsurda olumsuzluktur. Hasta yemek yemez, çevresindeki insanların dediklerini yapmaz. Sorularına karşılık vermez, bu duruma mutiz adı verilmektedir. Bazılarında ise sorulan soruyu tekrarlar, buna ekolali denir. Bazılarında kendisine yapılan hareketi tekrarlar, buna da ekopraksi denir. Mimikleri tekrarlamaya da ekonomi denir. Kendisine verilen durumu bir heykelmişçesine koruyan hastalara filexibitas karea adı verilir. Bu hastalıkta kişinin heyecan bozuklukları farklı şekilde ortaya çıkar. İndiferans morbit adı verilen durumda hastanın heyecanı körelmiştir. Üzüntü ve sevinç duymaz ve tepki göstermez. Bazı hastalarda ise öfke, korku, örotizm ve denetimsizlik neşe gibi ilkel heyecanlar egemendir.
Ambilavans: Bu tür şizofren hastalarda birbirinin tersi düşüncelere sahiptir. Hem ölmeyi düşünür, ister hem de yaşamayı düşünür ve ister.
Şizofren çeşitleri vardır. Bunlar hastalığın hangi safhada olduğunu gösterir. Basit şizofreni 18-25 yaşları arasında ortaya çıkar. Bu şizofrenide heyecan bozuklukları ön plandadır. Entelektüel çöküntü görülebilir. Hiperfrenik şizofrende,15-25 arasında kişilerde görülür. Bunda düşünce bozuklukları ve ambilavans ön plandadır. Katononi şizofrende ise,18-25 yaş arasında görülür. Hasta hareketsiz ve donuktur. Tükürüğünü yutmaz ve idrar, dışkı gereksinimi duymaz. Paranoniel şizofren,25-30 yaş arasında görülür. Hezeyanlar ve halüsinasyonlar ön plandadır. Hastalar düşmanları olduklarına, izlendiklerine ve kendisinin peygamber ya da Tanrı olduklarını düşünürler ve etrafa böyle söylerler.
Tedavisi, bu hastalıkta hastanede hekim tarafından sürekli gözlem altında tutulmalıdır. Hastalığın belirtileri görülür görülmez hemen tedaviye başlanmalıdır. Böylelikle tedaviden olumlu sonuç alınabilinir. Aksi durumda yani ilerlemiş durumda hastanın tedaviye olumlu sonuç alamsı imkânsız hale gelir. Şizofrenide rehabilitasyondan yararlanıldığı gibi, son zamanlarda ilaç tedavisiyle de olumlu sonuçlar alınmaktadır.

1 Ekim 2012 Pazartesi

CAD (BDT)


CAD, İngilizce’de “Bilgisayar Destekli Tasarım” anlamına gelen “Computer Aided Design” sözcüklerinin baş harflerinden oluşan terim. Türkçe’de bu BDT olarak kısaltılmıştır. CAD (BDT), bilgisayar destekli tasarım yapmak için geliştiren yazılımlar ve bu uygulamalara verilen genel addır. Bu tür yazılımlar, genellikle çizim yapılmasını gerektiren mimarî ve endüstriyel tasarımların, bilgisayar ortamında çok daha başarılı yapılabilmesi amacıyla üretilmiştir.
Eğer, kullanılan CAD (BDT) programının üç boyut özelliği varsa, kullanıcıya, çizilen nesneyi çevirip döndürerek değişik perspektiflerden inceleme olanağı verir.

C VİTAMİNİ


Turunçgillerde, domates, karpuz, maydanoz, yeşil biber ve birçok meyve ve sebzede bolca bulunan bir vitamin. C vitamini suda çözünür; sıcaklık, ışık, oksijen ve metallerle temas gibi etkenler de anında bozulmasına neden olur. Çocukların günde 15-20 mg, erginlerinse 75-100 mg almaları gereklidir. Fazlası böbrekler yoluyla dışarıya atılır. İnsan karaciğerinde az miktarda sentezi yapılabilmektedir. Enzimlerin büyük yardımcısıdır. Yaşam için vazgeçilmez olan C vitamini, zehirlerin etkisini yok etmede, hücre arası maddenin oluşmasında, kan damarlarının sağlamlığı ve dayanıklılığının sağlanmasında, sağlıklı deri, bağ doku ve kemiklerin oluşumunda, yaraların iyileşmesinde, kansızlıkta, hemoglobin oluşumunda önemli rol oynar. Kanser oluşumunu geciktirdiği ya da kısmen önlediği iddia edilmektedir.
Eksikliğinde özellikle deride ve mukozalarda kanamalara neden olan iskorbüt hastalığı görülür.

BY-PASS AMELİYATI


Kalpte tıkanmış bir damarın beslediği bölgeye kan dolaşımını artırmak için o bölgeye damar ekleme işlemi. Koroner by-pass olarak da adlandırılır. Kalp kasına yeterli miktarda kan gelmemesi sonucunda oluşan rahatsızlığı engellemek amacıyla yapılan cerrahî işlemdir.
Yetersiz kan gelmesi genellikle kalbe kan taşıyan damarların bir ya da birkaçının tıkanması sonucunda oluşur. Bu durumda kanın düzenli akmasını sağlamak için başka bir damardan alınan parça, tıkanık parçaya eklenir. 1960′lı yıllarda yaygınlaşan bay-pass ameliyatları, son yıllarda tıpta kullanılmaya başlanan lâzerli tedavi yöntemleri dolayısıyla gözden düşmüştür.

BUZZATI, DINO


DINO BUZZATI(1910 Belluno, İtalya - 1972 Roma, İtalya) İtalyan yazarı. Hukuk öğrenimi gördü. İkinci Dünya Savaşı’na deniz subayı olarak katıldı. Bir süre Güney Afrika’da kaldıktan sonra Milano’da bir gazetenin yazı işleri müdürü oldu.
Önceleri geleneksel gerçekçi stilde (Dağlı Barnabo) yapıt verdi. Giderek gerçeküstücülüğe yaklaştı. Bunu tümüyle kendine özgü bir biçimde gerçekleştirdi. Gerçeği ve gerçeküstünü, uyumlu bir denge kurarak birbiriyle karıştırdı. Eski Ormanın Sırrı romanında doğayla uygarlık arasındaki çekişmeyi anlattı. Tatar Çölü’nde yaşamın ve büyük çabaların anlamsızlığını dile getirdi. Bir Milanolunun bir fahişeye olan tutkusu yüzünden düştüğü bunalımları anlatan “Bir Aşk”, gerçekçi türde bir romandır. Aynı zamanda ressam ve grafikçi olduğundan, kitaplarının resimlemesini de kendisi yaptı.
Başlıca yapıtları şunlardır:
Romanları; Dağlı Barnabo (1933), Eski Ormanın Sırrı (1935), Tatar Çölü (1940), Yedi Emir (1942), Kaderin Kırmızı Çizgisi (1954), Bir Aşk (1963); öyküleri; Scala’da Panik (1949), Belli Bir Anda (1950), Sessanta Racconti (1958).

BUZUL ÇAĞI

Yeryüzünün büyük bölümünün buzla kaplı olduğu jeolojik dönem. Yeryüzünde üç büyük soğuk dönemi yaşanmıştır. Bunlardan biri 750 milyon yıl, öteki 250 milyon yıl; üçüncüsü olan Büyük Buzul Çağıda yaklaşık 2 milyon yıl önce, Pleyistosen dönemde başlamış ve günümüzden 10 bin yıl önce sona ermiştir. Son Buzul Çağında, buzullar en az dört kez Avrupa, Asya ve Amerika’da ılıman iklim bölgelerine kadar inmiş, aralardaki sıcak dönemlerde de kutuplarla yüksek dağların tepelerinde bugün bulundukları sınırlara, hatta daha da gerilere çekilmiştir. Alman buzul çağı araştırmacısı Albrecht Penck (1858-1945) bu dört buzul katına, çalışmalarını sürdürdüğü bölgedeki küçük ırmakların adını vermişti: Günz, Mindel, Riss ve Würm. Yaklaşık 10 000 yıl önce Würm buzul etkinliğinin sona ermesinden bu yana yeryüzü yeni bir sıcak dönem yaşamaktadır.