11 Eylül 2012 Salı

Kalıtım ve İnsan


Kalıtım, canlıların sahip olduğu özellikleri, bu özellikleri oluşturan molekülleri ve bu özelliklerin nasıl nesilden nesile aktarıldığını inceleyen bilim dalıdır. İnsanın kalıtsal özelliklerinin bilinmesi, onu tanımada çok önemli ip uçları verecektir.Genetik bilimi, biyolojinin kalıtım ve varyasyonlarla ilgilenen dalıdır. Bu disiplin, hücreleri, bireyleri, onların vücuda getirdikleri nesli ve populasyonları içeren çalışmaları kapsar. Bu konuyu izah etmeden önce belirli kavramları açıklamak gerekir.
DNA, kalıtsal özelliklerin şifrelendiği nükleik asit molekülüdür. RNA, DNA üzerindeki şifrenin proteinlere aktarılmasında görev alan mRNA, ribozomların yapısına giren rRNA ve proteinlerin yapı taşı olan aminoasitleri taşıyan tRNA olmak üzere üç değişik yapıda bulunan nükleik asit molekülüdür. Gen ise kalıtımın işlevsel birimidir. Kromozom, DNA ve protein moleküllerinin birbiri üzerine sarılarak ve yoğunlaşarak oluşturdukları genleri taşıyan kalıtım birimidir. Fenotip ve Genotip kavramları ise insanın iç ve dış yapısı ile ilgili bilgiler verir. Bölünme çeşitleri ise Mayoz ve Mitoz bölünmedir ve bunlar başlı başına bir konudur.
Çok hücreli diploit (2n) canlılar, yaşama tek hücreli, döllenmiş yumurta ya da zigot ile başlar. Zigotun ve zigottan oluşan hücrelerin mitoz bölünmesi, organizmanın gelişimi ve büyümesinin temelidir. Buna ek olarak, belirli protein yapılı hormonların üretiminde rol almasıyla, genler gelişme ve büyümede çok önemli bir yere oturmuşlardır. Bu hormonlara örnek olarak, insülin verilebilir.
Gelişme ek olarak insan davranışında da gen etkisi ifade edebilmektedir. İnsan davranış bozukluklarından şizofreni ve manik depresif hastalıklar çalışmalara konu olmuştur. İkiz, normal ve evlatlık olan kişilerle yapılan çalışmalar, manik depresyonun genetik bir bileşene sahip olduğu fikrini desteklemektedir. Yine Down sendromu gibi davranış bozukluğu sergilenen bir durum doğrudan 21. kromozomla ilgilidir.
Tek ya da çift yumurta ikizlerinde şizofreniye uyum ya da yatkınlık özelliği bazı çalışmalara konu olmuştur. Çalışmaların çoğunda, tek yumurta ikizlerinin çift yumurta ikizlerine göre şizofreni olma olasılığı daha yüksek bulunmuştur.
Kalıtımın insan üzerindeki belirleyiciliği ile ilgili diğer bir boyutunu da zeka ve kalıtım oluşturmaktadır. Zeka üzerinde genetiksel ve çevresel etkilerin sonuçları hakkındaki tartışmalar, sosyal sınıfların oluşmasında ve hatta eğitim politikasının hazırlanmasında bile etkili olabilecek sonuçlar doğurmuştur. Genetik analizler, zekanın kalıtımsal temeli hakkında bize neler öğretir? Bu sorunun yanıtı için ilk önerilen zekanın değerlendirilmesi ve tanımlanmasıdır. Bir genetik görüşe göre, zeka tek bir fenotipik bir özellik midir ve eğer böyleyse ölçülebilir mi? Zeka, görülmesi veya ölçülmesi kolay olan ağırlık ya da boy gibi fiziksel bir özellik değildir. Buna karşın, IQ testleri Alfred Bineti’in 1916′da Amerika’da bu testi tanıtmasından bu yana, zekanın ölçülmesinde kullanılmaktadır. Bazı itirazlara rağmen, bu uygulama değişmemiştir. Zekanın doğasıyla ilgili tartışmalar, zekanın güvenilir bir şekilde ölçülebilen, doğuştan gelen bir özellik olup olmadığı ve zamanla gelişip gelişmeyeceği yönündedir. IQ değerlerinin genetik temeli ve anlamı nedir? Zeka gibi karmaşık bir özellik, albinizm ve hemofilide olduğu gibi fenotipin oluşumuna genotipin öncülük ettiği neden-sonuç ilişkisi değildir. Zekanın genetik analizi onun kantitatif bir özellik olarak düşünülmesini gerektirir. Bu nedenle sonuçta ortaya çıkan zeka çevresel faktörlerden olduğu kadar diğer bazı genlerden de etkilenir.
Ölçülen ve tanımlanan bir değer olmasına rağmen zekanın sahip olduğumuz genler tarafından kısmen etkilenmeyeceği veya IQ değerindeki farklılıkların çalışılan popülasyondan farklı bulunmayacağı söylenemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder