4 Mart 2012 Pazar

2020′de Avrasya haritası


2020′de Avrasya haritası


Değişen ekonomik ve çevresel gerçekler, Avrupa’nın enerji temin ediş şeklini değiştirmekte, nükleer enerjiden doğal gaza doğru büyük çaplı bir geçiş gerektirmektedir
2020 yılında Avrasya jeopolitik haritası önemli ölçüde farklı olacaktır.  Bununla birlikte Avrupa, dış politikasını buna göre ayarlamaya fazlasıyla muktedir olduğunu göstermiştir. 1973′te petrol üreticisi Araplar, İsrail’i destekledikleri için Batı’yı cezalandırmak amacıyla bir petrol ambargosu uygulamıştı. Avrupa, buna Arapları memnun edebilmek için Arap-İsrail sorunlarındaki siyasi tavrını yeniden biçimlendirerek cevap verdi. Bu politika, Arap liderlerin kontrolü sürdürmek için kullandıkları pek hoşa gitmeyen yöntemleri eleştirmekten kaçınmayı da içeriyordu.
Avrua Rus enerjisine muhtaç

Artık Rus enerjisine ihtiyaç duyan Avrupa, politika esnekliğini kolayca doğu komşusuna da uygulayabilir. Rus ve Avrupa çıkarlarının çatıştığı durumlar dışında (örneğin Baltık bölgesinde) Avrupa, Rusya’ya istediği kadar serbesti tanıyacaktır. Düzenli enerji tedariği karşılığında Avrupa, Moskova’nın basına yönelik saldırılarını, eski Sovyet devlerini yavaş yavaş asimile etmesini, çevreyi kötüleştirmesini ve otoriter eğilimlerini sessizce hoşgörecektir. Aslında bu eğilim başladı bile. 31 Ekim’deki Rusya-AB Zirvesi’nden Çeçenistan’daki Rus eylemleri konusunda Brüksel’den bir eleştiri kırıntısı bile çıkmadı. Brüksel, Rusya’yı memnun edecekse Rusya’nın Çeçenistan’ı öldürmesine izin verecektir.
Orta Avrupa devletleri, Rus enerjisine topyekün bağımlılıktan en fazla huzuru kaçacak olanlardır ama başka seçenekleri olmayacaktır. AB’ye katılım programlarının bir parçası olarak bu ülkeler kendi enerji şebekelerini Batı Avrupa’ya bağlıyorlar. Bu arada Batı Avrupa Rusya’nın enerji için başvurulacak yer olduğu konusunda genel bir sonuca ulaşmıştır. Bu da Orta Avrupa’yı Rus enerjisi kullanma veya daha uzak kaynaklardan daha pahalı enerji ithal etmek için yeni enerji altyapısı inşa edecek paralar sarfetme seçeneğiyle karşı karşıya bırakmaktadır.
Orta Asya petrollerinin önemi
Orta Asya ülkeleri Çin’e petrol satabilir, ancak böyle bir düzenlemeyi karlı kılmaya yetecek altyapının ortaya çıkabilmesi için en azından bir onyıl geçmesi gerekir. O zaman bile Çin, halen Rusya’dan geçen mevcut


hatlarla rekabet edemez. Bu ise, Rusya’nın bölgenin bileğini büküp teslim alması için fazlasıyla yeterli bir süredir. Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan zaten o durumdalar. Geriye bir Kafkasya kalıyor.
Rusya, çeşitli Kafkas toplumlarını birbirine karşı oynayarak Kafkasya’yı istikrarsızlaştırma yeteneğini defalarca kanıtlamıştır. Son zamanlarda normalleşme yönündeki tereddütlü hareketlere rağmen Rusya, Abhazya, Acaristan, Ermenistan ve Güney Osetya’daki ağır etkisini sürdürmektedir. Bu manivelaların herhangi birinin çekilmesi, büyük çaplı inşaat projelerini bozmaya yeter. Kafkasya’da belli bir istikrar olmaksızın, Bakü-Ceyhan petrol hattı ve trans-Hazar gaz hattı gibi trans-Kafkasya boru hattı projelerinin gerçekleşmesi büyük zorluklarla karşılaşacaktır.
Türkiye iyi bir transit ülke

Avrupa Ukrayna’yı kendi geleceğinden dışlarken sınırındaki bir başka büyük ülkeyi işaret etmiştir. O ülke de Türkiye’dir. Siyasi olarak Türkiye, AB başvurusu sahibi statüsü düşünülünce mükemmel bir transit ülke olur. Mümkün olan Çin’e bir bağlantı dışında diğer tüm önemli petrol yolları şimdi Türkiye’den geçmektedir. Bu ülke son birkaç yılda gaz hattı sözleşmeleri için çırpınmaktadır. Bunlardan ikisi (biri Rusya’dan, diğeri İran’dan) tamamlanmak üzeredir.
Türkiye’de bu sözleşmelerin tümünü veya daha sonra gelecek olanları karşılayacak düzeyde talep olmadığı için mantıklı karar, doğalgazı Yunanistan’a ve Avrupa’nın geri kalanına yeniden ihraç etmek olur. Böyle bir düzenleme Yunanistan’ı Avrupa enerji şebekesine bağlar ki bu da uzun zamandır AB’nin bir hedefidir. Türkiye’nin de şebekeye bağlanması anlamına gelecek bu gelişme ile bu ülkenin aday üyeliği daha cazip hale gelecektir. Yine de bu, Rus kontrolünün etkilerini sadece
hafifletecek, ortadan kaldırmayacaktır. Türkiye’nin projelerinin tamamı planlanan en azami halleriyle bile gerçekleşse, yalnızca 56 milyar metreküplük gaz miktarına ulaşılacaktır ki bu da Rusya’nın üstünlüğünü etkileyecek düzeyde değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder