Âşıkların deyişlerinden oluşan edebiyat türü. Bu edebiyatı yaratan âşıklar, sazları ellerinde köy köy, kasaba kasaba dolaşır, kendisini dinleyecek bir kitle bulunca da sazlarını ellerine alarak, deyişler düzer, türküler söyler ve zaman zaman da birbirleriyle atışırlardı. Söyledikleri dilden dile geçerek topluma yayılırdı.
Âşık edebiyatı günümüzde toplumsal yapıdaki değişimlere koşut olarak değişmektedir. Artık eskisi gibi sazı elde, dolaşan âşıklara pek rastlanmıyor. Eskiden sık sık yapılan âşıklar arası atışmalar günümüzde ancak özel organizasyonlarla ve belirli aralıklarla yapılabiliyor. Âşıklar yapıtlarını artık dinleyicilerine televizyon ve radyolarda ya da kaset ve CD’ler aracılığıyla sunmaktadırlar.
Âşık edebiyatı ürünü olan şiirlerin temel özelliği; dörtlükler biçiminde, ölçülü ve uyaklı yazılmış olmalarıdır. Şiirin son dörtlüğünde âşık genellikle kendi adını söyler.
Örnek :
Ben bu derde yıllar önce yanardım,
Dolaptan dolaba iner dönerdim,
Bütün insanları suçtan sanırdım,
Mahzunî Şerif’im köle ne deyim?
Ben bu derde yıllar önce yanardım,
Dolaptan dolaba iner dönerdim,
Bütün insanları suçtan sanırdım,
Mahzunî Şerif’im köle ne deyim?
Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Nesimî, Dadaloğlu, Karacoğlan, Köroğlu gibi ozanlar, Âşık edebiyatının önemli temsilcileridir. Yakın zamana değin bu geleneği sürdürenlerin başında; Âşık Veysel, Davut Sularî, Muhlis Akarsu gibi ozanlarımız geliyordu. Günümüzde de Murat Çobanoğlu ve Âşık Gülabî gibi halk ozanları, âşık edebiyatı ürünleri vermektedir. Halk ozanlarının ürünleri, söz ve ezgi olarak halk müziğinin en önemli kaynağını oluşturur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder